Ayşe Barım, magazin dünyasının ardından tüm Türkiye’de gündem oldu.
Televizyon ve sinema dünyasının en ünlü oyuncularına menajerlik yapan ID Danışmanlık Limited Şirketinin kurucusu ve ortağı olan Ayşe Barım, sektörde “tekelleşme” iddialarıyla gündeme geldi ve bu kapsamda da bazı oyuncular ifadeye çağrıldı.
Barım’ın, kendisine biat etmeyenleri piyasadan uzaklaştırdığı ve kendi oyuncularının önünü açtığı söylendi ve araştırmalar başlandı.
SABAH SAATLERİNDE GÖZALTINA ALINDI
Ancak Barım, bu sabah “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçlamasıyla gözaltına alındı.
Ayşe Barım hakkında, Gezi Parkı olaylarına iştirak ettiğine dair yazılı ve görsel başında yer alan iddialar sebebiyle resen soruşturma açıldı.
EV VE İŞ YERİNDE ARAMA
Ekipler, Barım’ın ev ve iş yerinde arama yaptı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada ise, Ayşe Barım’ın, Gezi davası sanıklarından Osman Kavala, Çiğdem Mater Utku ve Memet Ali Alabora ile olaylarla ilgili yoğun iletişiminin tespit edildiği kaydedildi.
Barım’ın görüşmelerinde bir bildiri yayınlanması konusunda fikir alışverişi yaptığı ancak bu bildirinin içeriğinin tespit edilemediği öne sürüldü.
BURAK HAKTANIR’IN SÖZLERİ DİKKAT ÇEKTİ
Yaşanan bu olayların ardından en dikkat çekici analiz, oyuncu Burak Haktanır’dan geldi.
Haktanır, sinema sektörüyle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Sektörde tekelleşmenin olduğunu iddia eden oyuncu Haktanır, Ayşe Barım olayıyla ilgili de “Ben yıllar önce bunu dile getirmiştim. Devletin güvenliğini ilgilendiren meselelerde sanatçıların durduğu yere bakarsanız tekelleşmeyi görürsünüz.” dedi.
“DİNDARLARLA İLGİLİ ANLAMADIĞIM PROBLEMLERİ VAR”
Sabah’tan Onur Şahanoğlu’nun haberine göre; Burak Haktanır, Ayşe Barım başta olmak üzere tekelleşme oluşturan menajerler ile ilgili Sabah’a açıklamalarda bulundu. Haktanır, “Sektördeki tekelleşme ile birlikte elde edilen tanınırlık, güç ve ekonomik güç devlet düşmanlığı ve çirkin amaçlar için kullanılıyor. Bu oyuncular birer aparat olarak sahaya sürülüyor.” dedi.
Haktanır, bir dijital platformun, senaryoyu beğenmesine rağmen zorla LGBT sahnesi koydurmak istediğini anlatırken, dizilerde Müslümanların aşağılanmaya, küçük gösterilmeye çalışılmasına da ateş püskürdü. Haktanır, “Kültür sanat camiasının dindarlarla anlamadığım bir problemi var. Bu kavga böyle sürdürülemez. Kültür sanat camiası dindarlar ile problemini çözmek zorunda. Şu alay etme, küçümseme ve dalga geçme işinden vazgeçmeli.” dedi.
“SALONDA AYŞE BARIM’IN OYUNCULARI TSK’YA İFTİRA ATANLARI ALKIŞLADI”
Burak Haktanır, 2 yıl önce Boğaziçi Film Festivali’nde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ‘Kimyasal Silah Kullandı’ iftirası atan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya sahip çıkan Yönetmen Özcan Alper’e, ‘O kadın TSK’ya iftira attı’ diye bağırarak tepki göstermişti.
Salonda, başka oyuncuların olduğunu da vurgulayan Haktanır, yaşananları şöyle anlattı:
Silahlı Kuvvetler bizim gözbebeğimiz, onlar bizim için canları pahasına mücadele ediyorlar. Onlara verebileceğimiz tek şey moral ve motivasyon. Bizden bekledikleri tek şey onlara destek. Yoksa zaten en güçlü teçhizatlar ellerinde, sınır içi ve dışında gözlerini, canlarını sakınmadan her türlü operasyona giriyorlar. Böyle çirkin bir iftiraya girilmesi onların canlarını sıkıyor. Ben buna karşı çıktım. Benim TSK’ya iftira atanlara tepki verdiğim gün tek oyuncu ben değildim o salonda. Ayşe Barım’ın oyuncuları da salondaydı. Onlar TSK’ya iftira atanları alkışladılar.
“TSK’YA İFTİRAYA SAHİP ÇIKIYORSUNUZ, FİLİSTİN’DE YAŞANANLARA NEDEN SUSUYORSUNUZ”
Sanat camiasının Gazze’de yaşanan soykırıma sessiz kalmasına sert sözlerle tepki gösteren Haktanır, şunları söyledi:
Yahudi sanatçıların da içinde bulunduğu dünyanın birçok sanatçısı ses çıkardı. Ama bizim ülkemizdeki sanatçılar sınıfta kaldı. Bunu üzülerek söylüyorum. Birçok konuda ses çıkarmayı biliyorsunuz, Filistin’deki soykırıma da ses çıkarmanızı insanlar sizden bekliyor. TSK ile ilgili bir mesele olduğunda barıştan dem vururken, orayla ilgili de insanlar sizden birkaç şey bekliyor. Ama siz susuyorsunuz.
“AKLI, FİKRİ VE DURUŞU İSRAİL’DEN YANA”
Sanatçıların sessizliğinin nedenlerini sıralayan Haktanır, “Dünyada kültür sanat camiasının finans gücünün büyük kısmı Siyonistlerin elinde olduğu için ticari endişeden ses çıkaramayanlar birinci grubu oluşturuyor. İkinci grubun, Gazze’de ne olduğu bittiğinden haberi yok. 16 aydan beri İsrail soykırım yapmış, İsrail, hastane vurmuş, okul vurmuş, ambulans vurmuş, hedef gözeterek insanları öldürmüş, bizim sanat camiamızın bir kısmı oradan habersiz.
Bir şeyi görmezden, duymazdan gelirsen haberin olmaz. Üçüncü grubu ise kimse söylemez ben söyleyeyim, onların gönlü zaten İsrail’den yana. Aklı, fikri ve duruşu İsrail’den yana. Şartlar müsait olmadığı için İsrail’den yana tavrını söyleyemiyor. Zamanı gelince bunu da yapacaklardır, emin olun. Ve biz bunlardan Gazze’deki soykırıma tepki göstermesini bekliyoruz.” dedi.
“ELLERİNE VERİLEN NOTU SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞARAK ÜLKEMİZİ DÜNYAYA ŞİKAYET ETTİLER”
Sanatçıların, organize şekilde hareket ettiklerini, bazı kişilerden talimat aldıklarını belirten Haktanır, çok konuşulacak şu ifadeleri kullandı:
Herkes Suriyeliler ile ilgili aynı politikayı savunmak zorunda değil. Ancak, sanat camiasında ağızdan çıkan cümlelere, tepki şekline bakınca bunun organize ve talimatla olduğu anlaşılıyor. Biz bunun en büyük örneğini orman yangınlarında gördük. Tarihin görebileceği en büyük orman yangını yaşadı Türkiye, tabii bir yangın olmadığı da ortada.
Organize bir şekilde başlatılan yangınlar olduğu ortada. Ülkemizdeki yangınlar hepimizi üzdü ama bu devletimize karşı organize bir suçlamaya dönmemeli. Birçok oyuncu ellerine verilen metni sıosyal medyalarından paylaşarak kendi yaşadıkları ülkeyi dünyaya şikayet ettiler, yetersiz göstermeye çalıştılar.
Sen bu ülkenin sanatçısısın, sen nasıl böyle bir şey yaparsın ya, nasıl bunu gururuna yedirirsin, nasıl böyle bir alçaklığa imza atarsın. Ellerine verilen standart bir metni paylaşıyorlar. Bunlara verdiler bir metni hepsi o metinleri paylaştı. Şikayetin varsa bunu kendi cümlelerin ve duygularınla yaparsın. İşin içindeki organizasyonu ve talimat almayı da kendileri gözler önüne sermiş oluyorlar.
“BU MESELE SADECE AYŞE BARIM İLE ÇÖZÜLMEZ”
Rekabet Kurumu’nun 21 menajerlik şirketine açtığı soruşturma sonrası gündeme gelen süreci de değerlendiren Haktanır, şöyle konuştu:
Ayşe Barım ve menajerler meselesi, Rekabet Kurumu’nun başlattığı soruşturma ile konuşulmaya başlandı. Ama bunlar zaten bilinen şeylerdi. Sektör açısından malumun ilanı oldu. Bu yaşananlar sanat camiasında çaresizlikle kabullenilmişti. Ben yıllar önce bunu dile getirmiştim. Bu süreçten destek alan oyuncular ben de başıma gelenleri söyleyeyim diye açıklamalarda bulunuyor. Ayşe Barım’a bağımlı kalınırsa yetersiz kalınır. O ismin de yetiştirdiği, yerleştirdiği menajerler var. İşin ucunun yurt dışı ayağını da duyuyoruz. Oradan fon veriliyor. Önce Ayşe Barım’a, ondan da kendi yetiştirdiği, sisteme yerleştirdiği menajerlere gidiyor diye duyuyoruz.
Tehdit, şantaj ve benzeri şekilde tekelleşme oluşturmak suçtur. Bu yargının alanı tabii ama duyunca şaşırmıyorum. Konunun aşk boyutu ile magazinleştirilerek kapattırılmaya, sulandırılmaya çalışılması da belki bir taktik. Bu da ihtimal olabilir. Bunlar tekelleşme ile sektörü seçeneksiz bırakıyor, gençlerin önünü kapatıyor. Sektör bir türlü yenilenemiyor.
“DEVLET MESELELERİNDE DURDUKLARI YERE BAKARSANIZ TEKELLEŞMEYİ GÖRÜRSÜNÜZ”
“Sektördeki tekelleşme ile birlikte elde edilen tanınırlık, güç ve ekonomik güç çirkin amaçlar için kullanılıyor.” diyen Haktanır, “Devlet düşmanlığı konusunda hepsi aparat olarak sahaya sürülüyor. Bunların tekelleşme ve organizasyonu sadece ticari değil. Elde ettikleri gücü siyasi manipülasyon ve algı operasyonlarında kullanıyorlar. Devletin güvenliğini ilgilendiren meselelerde sanatçıların durduğu yere bakarsanız tekelleşmeyi görürsünüz.”
“SOLCU DEĞİLSENİZ ÖNÜNÜZ TIKANIR”
“Ben toplumsal destek görmeseydim, TSK’ya iftira atanları savunan sanatçılara gösterdiğim tepkiden sonra beni de silerlerdi. Beni halkın güçlü tepkisi kurtardı.” diyen Haktanır, ödül törenlerindeki konuşmalara dair ise şu çarpıcı ifadeleri kullandı:
Ödül törenleri politiktir. Ödül törenlerinde yapacağınız konuşmaya ödül verirler. Benim oynadığım dizi 5 senedir reytingde zirvede. Ama halkın derdiyle dertlenen bir dizi olduğu için hiçbir dalda ödül alamadık. Tesadüf mü. Hakan Boyav da Kurtlar Vadisi için söylemişti.
Solcu değilseniz bu ülkede, sol fraksiyonlarla temasta değilseniz, sektörde de, ödül törenlerinde de önünüz tıkanır. 2.5 yıl önce söylemişti Hakan ağabey, ne kadar haklı olduğunu bugün görüyorsunuz.
Bu böyle gitmez, düzelmek zorunda. Toplumun talebi bu. Değişmesi için birçok tarafı var. Bir kişinin sektörden afaroz edilmesi ile değişmez. Özel kanallar, devlet kanalları, yapımcılar tarafları var. Halk tepkisini sürdürür, talebini iletirse düzelir.
“BEĞENDİKLERİ SENARYOYA ZORLA LGBT SAHNESİ KOYDURMAK İSTEDİLER”
Netflix başta olmak üzere dizi ve film platformlarının LGBT dayatmasını da değerlendiren Haktanır, bildiği örnekleri anlattı:
Yakından bildiğim iki örnek var. Netflix’e iki senaryo götürüyorlar. Senaryo beğeniliyor ama şart koşuyorlar, LGBT sahnesi koy. Senarist diyor ki, ‘Hikaye buna uygun değil ki.’ Ama platform ısrarcı oluyor, ‘Ne yap, ne et, sen bir LGBT karakteri ve sahnesi koy’ diyorlar. Tabi olmayınca, senaryo da iyi, platform bir kez daha geliyor. ‘LGBT olmuyorsa, cinsel içerikli sahne koy o zaman’ diyorlar. Senarist arkadaşımız, ‘Hikayeyi okudunuz, bunun neresine koyacağız, sanatsal anlamda saçma olacak, tutmayacak.’ diyor. Bu sefer diyorlar ki, ‘O zaman dekolte kadın koy.’
Adamlar nereden ne zarar versek kardır diyorlar. O zaman biz de zararın neresinden dönersek kardayız demeliyiz. Ben sansüre karşıyım. Ama dayatmaya da karşıyım. Sanatçılar, bir taraftaki sansüre tepki gösterirken, buradaki dayatmaya ses çıkarmıyorlar.
“KÜLTÜR SANAT CAMİASININ DİNDARLARLA ANLAYAMADIĞIM BİR SORUNU VAR”
Televizyonda son dönemlerde İslamiyet’i hedef alan yapımların artmasını da değerlendiren Haktanır, “Yeşilçam’dan beri, dindar şahsiyetlerle dalga geçilir, sevimsiz, cahil kesimi dindar gösterirler. Bugün dizilerde de var maalesef. Kültür sanat camiasının dindarlarla anlamadığım bir problemi var. Bu kavga böyle sürdürülemez. Kültür sanat camiası dindarlar ile problemini çözmek zorunda. Şu alay etme, küçümseme ve dalga geçme işinden vazgeçmeli. İki taraf için de söylüyorum. Dindarlar, sanat camiasında iş yapanlara soytarı diye bakmaktan vazgeçmeli.
Seküler taraf da, dindarlara örümcek kafalı, okumamış, cahil muamelesi yapmaktan vazgeçmeli. Herkes kucağını açarak hamle yapması lazım. Toplumun genelinde Allah’tan bu problemler yok. Birilerinin kışkırtması ile bir şeyler kaşınıyor. Bugün de bunu kaşıdıklarını görüyoruz.” dedi.
“NAMAZ SAHNESİNİ OYNAMAK İSTEMEYEN OYUNCULAR GÖRDÜM”
Haktanır, “Oyuncular da buna tepki verebilmeli. Mesela, ben şunu önceki projelerimde gördüm. Oyuncu namaz kılma sahnesini oynamak istemedi. O görüntüyü vermek istemedi. Rolü kabul etmiş oyuncunun bu özgürlüğünün olmaması gerekirken, ne hikmetse yönetmenler, yapımcılar da bu konuda çok hoşgörülüler!” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“HER HAFTA NAMAZ SAHNESİ Mİ ÇEKECEĞİZ DİYEN OYUNCULAR VAR”
Geçen hafta da namaz sahnesi vardı. Hep bunu mu göstereceğiz. Bu iş bir şeylerin propagandasına dönüştü diyor. Ama bunu oynamak istemeyen birçok örnek var. Sahneyi kısalım diyorlar. Selam verirken göster yeter diyorlar. Siz hiç uzun bir namaz sahnesi gördünüz mü dizide. Namaza göz aşinalığı bile olsun istemiyorlar. Çok fazla göz önünde olmasın istiyorlar.
“NEŞET ERTAŞ’I TANIMAMASI MÜMKÜN MÜ”
Celal Şengör’ün, “Neşet Ertaş’ı tanımıyorum, hiç duymadım” sözleri ile sosyal medyada çok konuşulmuştu.
Haktanır, bu soru üzerine şunları söyledi:
Celal Şengör, dinlemiyorum diyebilir. Sanatını sevmedim diyebilir. Ama duymamış olması mümkün mü? Orada yapmak istediği şey aşağılamak. Kendisini bir yerde görüyor. Neşet Ertaş sevenleri daha aşağıda bir yerde görüyor. Yoksa duymamış olması mümkün mü? Keselim diyorlar, tepki çeker diyorlar. Yok yayınlayın diyor. Bu adam burada mesaj veriyor. Neşet Ertaş dinleyenleri, Neşet Ertaş sevenleri aşağılıyor. Ama her alanda konuşan bu adamın ciddiye alınmaması lazım. Bunlar ezik ve kompleksli. Bunlar bu toplumun sevdiğini sevemiyorlar, bu toplumun sevindiğine sevinemiyorlar. Hiçbir zaman da bunlarla bir arada bulunamayacağız. Bu bizden kaynaklı değil, onlardan kaynaklı.
“BEN MUHALİF DEĞİLİM KARDEŞİM, SANATÇI MUHALİF OLMAK ZORUNDA DEĞİL”
‘Sanatçı muhalif olmalı’ şeklinde oluşturulan algıya da sert karşılık veren Haktanır, “Sanatçı hakkaniyetle muhalefet ederse muhalif olsun. Ama ideolojik bağnazlıkla bunu yaparsa kabul etmiyorum. Kendi konfor alanını sağlama alarak bunun yapılması hiç doğru değildir. Sanatçı muhalif olmalı diye sloganik bir şey uydurmuşlar. Ben muhalif değilim kardeşim. Eleştirim varsa, hükümeti eleştiriyorum. Ama topyekûn bir eleştiri olamaz. Bunu reddediyorum.” diye konuştu.
“İLGİNÇ ZAMANLARDA YAŞIYORUZ
Sokak köpekleri sorunu ile ilgili çözüme sanatçıların karşı çıkmasına da değinen Haktanır, son olarak şunları söyledi:
Çinlilerin bir bedduası var. İlginç zamanlarda yaşayasın. Biz o bedduaya denk geldik galiba. İnsan hayatının köpek hayatından daha değerli olduğunu insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Biz onun habitatına denk gelmişiz. Ya biz köpekleri toplayın, giyotinden geçirin, parçalayın, öldürün mü diyoruz. Biz sokaklarda saldırı yapmayacak şekilde toplayın. İstenen bu kadar basit.
Adile Topçu
Editor
Haber Kaynak : ENSONHABER.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
14 Şubat 2025SPOR
14 Şubat 2025GÜNDEM
14 Şubat 2025SPOR
14 Şubat 2025SPOR
14 Şubat 2025GÜNDEM
14 Şubat 2025GÜNDEM
14 Şubat 2025